Özet: İndirimli özel tüketim vergisi (“ÖTV”) uygulandığı dönemde yapılan araç satışlarının muvazaalı olduğu gerekçesiyle yürütülen vergi incelemesinde, benzer durumda olan mükelleflerden yalnızca bazılarına resen üç kat vergi ziyaı cezalı ÖTV tarh edilmesi nedeniyle ayrımcılık yasağı bağlamında mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki Anayasa Mahkemesi’nin 01.02.2018 tarih ve E.2015/6728 başvuru numaralı kararı hakkında.
______________________________________________________________________________________________________________________________________
Anayasa Mahkemesi’nin 01.02.2018 tarihli ve E.2015/6728 başvuru numaralı kararına ilişkin özet aşağıda bilgilerinize sunulmaktadır.
İnceleme konusu olayda, 2009/14802 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla belirli tarihler arasında geçerli olmak üzere öngörülen ÖTV indirimi teşvikinin, amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığına ve bu işlemlerde ÖTV açısından herhangi bir vergi kayıp ve kaçağının bulunup bulunmadığına yönelik olarak Vergi Denetim Kurulu Başkanlığınca (“VDKB”) sektörel bazda bir vergi incelemesi yürütülmüştür.
Yaklaşık üç yüz mükellef nezdinde gerçekleştirilen vergi incelemesi sonrası, ÖTV indiriminin geçerli olduğu zaman aralığında Başvurucu Şirket tarafından yapılan satışların bir kısmının muvazaalı olarak, indirimden faydalanmak için gerçekleştirildiği ve indirim döneminden sonra yapılan satışların ilk satış niteliğinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Üçüncü kişilere yapılan satış tutarlarıyla muvazaalı satışlarda düzenlenen fatura tutarları arasındaki fark beyan edilmeyen matrah olarak tespit edilmiş ve resen tarhiyat ile birlikte üç kat vergi ziyaı cezası uygulanması önerilmiştir.
Vergi İdaresi tarafından Başvurucu Şirket adına resen üç kat vergi ziyaı cezalı ÖTV tarhiyatı yapılmış, tekerrür hükümleri uygulanarak ceza artırılmıştır.
Başvurucu Şirket tarafından satışların muvazaalı olmadığı, ikinci el araç tesliminin vergiyi doğuran olay olarak kabulünün hukuken doğru olmadığı iddialarıyla dava yoluna başvurulmuştur. Vergi Mahkemesi tarafından;
- İndirimli ÖTV oranından yararlanmak için davacı Şirket tarafından, araçlarının şirket çalışanlarına satıldığı,
- Ancak söz konusu satışlar için hiçbir bedel ödenmediği, araçların kullanılmaya başlanmadığı, alıcılar tarafından adlarına kayıt veya tescil edilmediği,
- Dolayısıyla kanunda aranan anlamda ilk iktisabın gerçekleşmediği
gerekçelerine dayanılarak davanın reddine karar verilmiştir. Başvurucu Şirket’in itiraz ve karar düzeltme talepleri Bölge İdare Mahkemesince reddedilmiştir.
Başvurucu Şirket tarafından, sektörde kaç adet vergi incelemesi yapıldığı, bu incelemelerin sektörün tümünü kapsayıp kapsamadığı ve bu incelemeler sonucunda ne gibi işlemler yapıldığı hususlarında Vergi İdaresi’nden bilgi talep edilse de Başvurucu Şirket’in bu talebi reddedilmiştir.
Bunun üzerine Başvurucu Şirket VDKB’ye başvurarak yeniden inceleme yapılması talebinde bulunmuş ve başlatılan inceleme sonucunda VDKB tarafından düzenlenen Görüş ve Öneri Raporu’nda;
- İncelenmesi tamamlanan çok sayıdaki mükellef hakkındaki raporların; incelemelerin aynı konuda olması ve riskli görülen işlemler bakımından benzer olmalarına rağmen, farklı uygulamalar ile mükellefler açısından farklı sonuçlar doğuran değerlendirmeler içerdiği,
- Vergi incelemesi tamamlanan iki yüz doksan iki mükelleften on ikisi hakkında üç kat vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapılırken, geri kalanı hakkında tek kat vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapıldığı,
- Farklı sonuçlara ulaşılmasının sebebinin incelemeyi yapan vergi müfettişlerinin farklı olması ve rapor değerlendirme komisyonlarının farklı değerlendirmeler yapması olduğu belirtilmiştir.
Bununla birlikte, VDKB yeniden başlatılan vergi incelemesini, yeniden vergi incelemesi yapılmasının vergi mevzuatı açısından uygun görülmediği gerekçesiyle iptal etmiştir.
Söz konusu süreç sonucunda Başvurucu Şirket tarafından,
- Tüm sektörü kapsayan bir vergi incelemesi yapıldığı ancak sektörde yer alan üç yüz civarı şirketten sadece kendisinin de içinde yer aldığı oldukça sınırlı sayıda mükellef hakkında üç kat vergi ziyaı cezası uygulandığı,
- Aynı sektördeki diğer şirketlerden farklı olarak üç kat vergi ziyaı cezası uygulanmasının haklı bir sebebe dayanmadığı,
- Üç kat vergi ziyaı cezası uygulanması sebebiyle diğer mükelleflerin aksine, uzlaşma ve benzeri haklardan yararlanamadığı,
- Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuki gerekçeden yoksun olduğu,
- Dolayısıyla mülkiyet hakkı bağlamında ayrımcılık yasağının ihlal edildiği,
ileri sürülerek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunulmuştur.
Bu kapsamda, Anayasa Mahkemesi 01.02.2018 tarihli ve E.2015/6728 başvuru numaralı kararında;
- Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin amacının aynı hukuki statüye sahip kişilerin kanunlarca aynı işlemlere bağlı tutulmasını sağlamak olduğu,
- Anayasa’nın 73. maddesi gereğince vergilendirme yoluyla mülkiyet hakkına müdahalede bulunurken devletin, aynı hukuki statüye sahip kişileri eşit vergi yüküne tabi tutması ve farklı hukuki statüye sahip kişilere ise farklılıkları ölçüsünde muamele yapması gerektiği,
- Vergilendirme bakımından devletin sahip olduğu geniş takdir yetkisi de göz önünde tutularak, vergisel açıdan doğan farklı muamelelerin objektif ve makul bir temele dayanıp dayanmadığı ve müdahalenin ölçülü olup olmadığı değerlendirmesinin yapılması gerektiği,
- Somut olayda şikayet edilen vergi incelemelerinin altı ay gibi sınırlı bir dönem, belli bir sektör ve uygulanan indirimin kötüye kullanılıp kullanılmadığı gibi spesifik bir konu ile sınırlı olduğu,
- Vergi idaresinin uygulama alanı oldukça sınırlı bir vergi incelemesi için daha incelemeye girişmeden farklı vergisel sonuçları önleyebilecek; vergiyi doğuran olay, tarh ve tahakkuk açısından çerçeve çizen bir planlama ile hareket etmesinin bekleneceği,
- Nitekim, başvuru konusu vergi incelemesine tabi olan şirketlerin kıyaslanabilir ve benzer durumda oldukları,
- Farklı muamele sonucunda Başvurucu Şirket’in uzlaşma yoluna başvuramaması ve cezai kovuşturmaya maruz kalması hususlarının meydana geldiği,
- Gerek idarenin, gerekse Başvuru Şirket taleplerini reddeden derece mahkemelerinin farklı uygulamaları açıklayacak objektif ve makul sebepler ortaya koymadığı,
- İdare’nin ilgilisine yükümlülük yükleten sakat bir işlemi her zaman geri alabilmesinin mümkün olduğu,
- Dolayısıyla vergi idaresinin tespit etmiş olduğu farklılığın sonuçlarını giderebilecek nitelikte, kesilen cezanın kısmen veya tamamen geri alınması gibi araçlara sahip olmasına rağmen bunları uygulamaması nedeniyle mülkiyet hakkına yapılan ayrımcı muamelenin ağırlaştırıldığı,
gerekçelerine yer vererek söz konusu başvuru sonucunda mülkiyet hakkı bağlamında ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir. Başvurucu Şirket’in tazminat talebinin ise reddine karar verilmiştir.
Mezkur karar oy çokluğuyla verilmiştir.
Karşı oy yazısında ise;
- Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. maddesindeki ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddiaların soyut olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı,
- Ayrımcılık iddiasının incelenmesi için, benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir temeli olmaksızın dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri ayrımcı sebebe dayandığının makul delillerle ortaya konulması gerektiği,
- Başvuru formunda esasen mülkiyet hakkı bağlamında ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine dair bir ibare yer almadığı,
- Olaydaki muamelenin Anayasa’nın 10. maddesi kapsamında ayrımcılık yasağına aykırı bir durum teşkil etmeyeceği,
gerekçelerine dayanılarak çoğunluk kararına katılınmamıştır.
Saygılarımızla,
Mehmet Küçükkaya & Ahmet Sağlı Avukatlık Ortaklığı